ANKARA (AA) – AA’nın “Kore Dalgası”nı (Hallyu) ele aldığı 4 bölümlük dosya haberinin ilk bölümü, Hallyu’nun nasıl başladığı ve nasıl yayıldığına dair bilgiler, uzman görüşleri ve akademik çalışmalara dayanılarak hazırlandı.
Asya’nın kendisine has estetik algısıyla başlayan merakla içine çeken bu kültür, müziği, dizi ve filmleri, dansları ve yemekleriyle bir nesil için anlaşılmaz bir özenti, bir nesil içinse büyük bir hayranlığı ifade ediyor. Özellikle Z kuşağı olarak bilinen nesil, uzak Asya’daki bu kültürü sanki kendilerine aitmiş gibi tutkuyla sahipleniyor.
İlk bakışta sosyal medyada yayılan bir akım ya da popüler kültürün ürettiği, kendi kültüründen uzak dejenere bir popülizm ile kitleleri etkilemeye çalışan kapitalist bir ürün gibi görünse de K-Kültürü, bir devlet politikası. Bu, ayrıca tedricen belirgin bir bilinçle geliştirilen ve güncellenen, aşama aşama sempati uyandıran hatta imrendiren bir “yumuşak güç”.
Tarihte Çin ve Japon emperyalizmi karşısında siyasi, ekonomik ve kültürel olarak sömürgeleştirilmekten kaçamayan Güney Kore, maruz kaldığı bu durumu yeni “yumuşak gücüyle” lehine çevirmeyi başardı.
K-Kültürü bir çıkış yolu
1990’ların sonundaki Asya mali kriziyle boğuşan Güney Kore’de iktidardaki Kim Dae-jung, 1990’ların başında başlayan bu akımı çıkış yolu olarak gördü. Güney Kore, ekonomik büyümenin ana kaynağı olarak “Hallyu” olarak da adlandırılan “Kore Dalgası’na” odaklandı. Kültür ürünlerinin başta Asya olmak üzere dünyaya yayılması, Güney Kore tarafından 1990’ların sonlarına doğru fark edildi ve benimsendi.
Kore kültürü üzerine araştırmalar yapan Sosyolog Dr. Alptekin Keskin, AA muhabirine, Güney Kore’nin krizi aşmak için çeşitli yollar denediğini ve kültür endüstrisi ürünlerinin değerini kavrayarak “Nasıl yatırım yapabilirim?” diye düşündüğünü söyledi.
Keskin, “1997’deki Asya ekonomik krizinden sonra (Güney Kore) özellikle bunun farkına varıyor. Güney Kore için bir çıkış kapısı oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Hallyu’nun ilk basamağı “K-dramalar”
Dünyada şöhreti son dönemde kitleselleşmiş görünse de K-Kültür’ün geçmişi 1990’lara dayanıyor. K-pop, Kore kültürünün yayılmasında mihenk taşı olarak bilinse de bu kültürün sadece bir parçası. 1992’de “I Know” adlı şarkıyla çıkış yapan “Seo Taiji and Boys”, K-pop müziğinin atası kabul ediliyor ancak uzmanlar, Hallyu’nun yayılmasında ilk basamağın K-dramalar olduğunu belirtiyor.
Hallyu, 1997’de “What is love?” dizisinin Çin’de 150 milyondan fazla izlenmesi ve ardından 2002’de Winter Sonata dizisinin Japonya’da yankı bulmasıyla başlıyor. “Winter Sonata” dizisi ürünlerinin satışı sadece Japonya’da 3,5 milyon doları aştı. Bu dizi, Asya’dan Türkiye’ye kadar gelerek burada da şöhrete kavuştu.
Kore drama ve müziklerinin Çin ve Japonya’da büyük ilgi uyandırmasının ardından Çin basını, 1990’larda bu akım hakkında “Hallyu” ifadesini kullanmaya başladı ve tüm dünyaya aynı adla yayıldı: Kore Dalgası.
Müziğinin yanı sıra farklı dans koreografileriyle de özellikle belli bir yaş grubunun ilgisini çeken K-pop ile dünya, ilk kez H.O.T adlı grubun albümleriyle tanıştı. Erkeklerden oluşan bu grup, Kore dışında sahne alan ilk K-pop grubu oldu.
Başarısı devlet politikasına dönüştürdü
Doğu Asya kültürüyle ilgili çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Suk-Young Kim, K-dramaların önce Asya’ya, sonra Kuzey Amerika ve denizaşırı topluluklara yayıldığını, uluslararası film festivallerinde ödüllere layık görüldüğünü ve bu ilginin K-Pop’a yöneldiğini söyledi.
Hallyu, dönemleri de 1.0, 2.0, 3.0 ve 4.0 olmak üzere dörde ayrılıyor. 1.0 dönemi olarak bilinen 1997-2007 yıllarında drama, film ve müzikler hakim oldu. Hallyu 1.0 sürecinde hükümetin politika desteğinin dolaylı yapıldığı görülürken 2.0 döneminde hükümet, K-Kültürü’nü doğrudan destekledi.
2008’de başlayan 2.0 döneminde ise müzik ve dramalara odaklanıldı. Kültür ürünleri, teknolojik gelişmelerle YouTube gibi platformlara taşındı ve Hallyu, Doğu Asya, Batı Avrupa, ABD ve Latin Amerika’da kendini göstermeye başladı.
Güney Kore’de K-Kültürü üzerine saha çalışmaları yapan Hacettepe Üniversitesinden Prof. Dr. Ferruh Mutlu Binark, Asya ekonomik krizinden sonra Kore devlet başkanlarının, Kore kültürel içeriklerinin bir tür ihracat kalemi olabileceğinin farkına vardığını kaydetti.
Binark, Kore hükümetine bağlı Kore Yaratıcı İçerik Ajansı (KOCCA) ile yaptığı görüşmeye değinerek, “Pazarın kendi dinamikleriyle ortaya çıkan 1997- 2005’lere kadar süren dönem, birinci dönem olarak adlandırılıyor. 2005’ten sonraki dönem (2.0) şu açıdan önemli: İnternet teknolojisinin gelişmesi, sosyal ağların, platformların ortaya çıkması, Kore’de endüstriyel üretim yapan şirketler… Bu içerikleri devlet üretmiyor, özel şirketler üretiyor.” dedi.
Hallyu 1.0’ı, 2.0’dan ayıran önemli özelliğin “internet” olduğuna dikkati çeken Keskin ise Hallyu 2.0’da kültür ürünlerinin yayılmasında sosyal medyanın çok doğru bir araç olarak kullanıldığını belirtiyor.
Kore’nin “yumuşak gücü”
California Üniversitesinde Sosyoloji Profesörü John Lie de “Kore Dalgası”nın en başta devletle bağının olmadığını, sonradan devlet politikasına dönüştüğünü ifade etti.
K-pop’a ulusal ve uluslararası ilgideki artışı hükümetin fark ettiğini anlatan Lie, “K-pop ve Güney Kore dizilerinin yadsınamaz başarısıyla devlet, Güney Kore eğlencesini tanıtmak için çabaladı.” dedi.
Özel şirketlerin yanı sıra Kore Kültür Turizm Bakanlığı da Kore kültür ürünlerini denizaşırı pazara taşımak için planlar geliştirdi ve girişimcilere krediler sundu.
Ülkenin “büyük stratejisi” haline gelen bu karar, sonrasında tüm hükümetler tarafından da takip edildi. Hükümetler, daha sonra “Hallyu Endüstrisi Destek Geliştirme Planı” adı altında bu alanda katma değer üretmeyi ve bu sektörü geliştirmeyi resmi politika haline getirdi. 1990’ların sonundan itibaren bu alandaki tüm kültürel girişimleri ya doğrudan destekledi ya da çeşitli yollarla sübvanse etti.
“Dünyada Kore kadar etkili şekilde bu grupları, popüler kültürü, bu denli etkili kullanan başka bir ülke yok. En etkili bir şekilde kullanan ülke Kore’dir.” değerlendirmesini yapan Keskin, Güney Kore’nin yumuşak güç vurgusunu “Ulusal Savunma Stratejisi”ne dahi yazdığını anlattı.
Keskin, “K-Kültür, resmi bir kültürel diplomasi ürünüdür ve bir başarı örneğidir.” ifadesini kullandı.
Muhabir: Sümeyye Dilara Dinçer