ANKARA (AA) – AA’nın astronotluk mesleğinin incelik ve zorluğu ile hangi aşamalardan geçtiğine dair 4 bölümlük dosya haberinin son bölümünde, astronotların özellikle uzaydayken maruz kaldığı zorlu ortama dair bilgilere ve bu mesleği edinmek isteyenlere yönelik tecrübeli isimlerin tavsiyelerine yer verildi.
- “Dünya’dan uzaya bakmanın aksini tecrübe edenler”
- Uzayın bilinmeyenlerinin keşfi ile gökyüzünün ötesini hayal edenler
- Uçmanın özgürlüğü, bilinmeyeni keşfin mutluluğu, merakın cazibesinin bedeli: 10 yıl
Bazı insanların hayal bile edemeyeceği görüntülere şahit olan ve deneyimler kazanan astronotlar, bu mükafatları alırken zorlu tecrübeler de ediniyor ve çoğu insanın tahammül edemeyeceği şartlarda yaşıyor.
Uzayda bir gün
İnsanların her ne kadar astronotluğa dair bir fikri olsa da bu konudaki bilgileri sınırlı. Astronotların uzay aracında, UUİ’de ya da uzay boşluğunda nasıl vakit geçirdiği ve bir günün onlar için ne ifade ettiği merak konusu.
AA muhabirine konuşan astronot Yamazaki Naoko, UUİ’deyken Greenwich saatine göre günün sabah 6’da başladığını ve NASA’nın her sabah “uyandırma müziği” gönderdiğini anlattı.
Genellikle uzun yolculukları eğlenceli hale getirmek için hazırlanan müzik listeleri, uzay serüvenlerinde de astronotlara eşlik ederek günlerini güzelleştirmeye yardım ediyor. NASA’da “uyandırma müzikleri/çağrıları” uzun zamandır devam eden bir gelenek. NASA Tarih Biriminin belgelerine göre, kayıtlara geçen ilk uyandırma müziği, 1965’te Gemini 6 misyonu sırasında “Hello Dolly” ile yapıldı.
Bu birim tarafından 2015’te hazırlanan “Uyandırma Müzikleri Kronolojisine” göre, astronotları uyandırmak için uzay misyonlarında müziğin kullanılması 1961’de başlayan Apollo Programı’na kadar uzanıyor. Öyle ki, Ay’dan Dünya’ya dönen astronotlar Misyon Kontrol Merkezi’ndeki arkadaşlarının onlar için açtığı popüler müzikleri dinledi. Bu uygulamadaki ortak nokta astronotlar ile kontrol merkezindeki görevliler arasında dostluk ve birlik ruhunun sağlanması.
Kahvaltı yapıp Dünya’daki misyon kontrol merkeziyle görüşerek günün programını ve görevlerini kontrol ettiklerini aktaran Yamazaki, sonrasında her astronotun görevleri için dağıldığını kaydetti.
Yamazaki, genellikle tüm işleri akşam 6’da tamamladıklarını ve beraber sohbet ederek yemek yediklerini anlatarak her gün 2 saat egzersiz yapmaları gerektiğini ve herkesin genellikle akşam 10’da uyku tulumuna girdiğini söyledi.
Uzayda toplamda 381 gün 15 saat ve 11 dakika kalan NASA astronotu Edward Michael Fincke de uzayda güne başlayışını şöyle anlattı:
“Uyuyorsun, uyanıyorsun, ayakta duruyorsun ve kolların süzülüyor. ‘Ben uzaydayım’ diyorsun kendine. Sonrasında kapıyı açarak bir metreye iki metrelik daracık alanından çıkarak hazırlanmaya başlıyorsun. Yiyecek ufak bir şeyler hazırlayıp, kahveni içip beraber uçtuğun arkadaşlarını görüyorsun. Her zaman arkadaşlarını görmek güzel bir şey ve pencereden baktığında da güzel gezegenimiz Dünya’nın orada olduğunu görüyorsun. Güne başlamak için mükemmel bir yöntem.”
Uzay yemekleri
Astronotların uzaydayken kısıtlı imkanlarla yiyecek ve içecek gibi temel ihtiyaçları açısından yaşantısını nasıl sürdürdüğü de her zaman merak edilen konulardan biri. Uzay macerası yarım asır önce hızlanan insanoğlu, zamanla temel besin ihtiyacının yanında özel tercihlere göre de sistem geliştirmiş. Ancak gıdaların çoğu hala konserve ve diyetlerine göre özel olarak paketlenmiş.
Yamazaki, uzay yemeklerinin gittikçe daha lezzetli hale geldiğine ve halihazırda 300’den fazla menü olduğuna işaret ederek kendi tercihlerine göre de yemekler getirebildiklerini ve görevi sırasında erişte çeşitleri ve pirinç ile köri gibi baharatları da yanına alabildiğini belirtti.
NASA astronotu Fincke de yiyeceklerinin hiçbir zaman Dünya’daki gibi taze ve lezzetli olmadığını belirterek neredeyse her şeyin 1 ya da 2 yıl önce konserve, poşet, ışınlanmış veya dondurulmuş gıda şeklinde hazırlandığını anlattı.
Suyun litresi 5 bin ABD doları
UUİ’de su, geri dönüştürülerek kullanılıyor. Oranlar değişkenlik gösterse de UUİ’de suyun yaklaşık yüzde 93’ü geri dönüştürülerek kullanılıyor. Fincke, bu durumu şöyle açıklıyor:
“Her nefes alıp verişimizde kullandığımız klima sistemi havadaki nemi alıyor. Tuvaletlerden, astronotların idrarından gelen su da var. Bunlardan gelen suyu geri dönüştürerek saf hale getiriyoruz. Suyun çoğu bu şekilde sağlanıyor çünkü suyun her bir litresinin uzaya getirilmesi, 5 bin ABD doları ya da 5 bin avro maliyete neden oluyor. Su çok pahalı. Geri dönüştürebildiğimiz kadar dönüştürüyoruz. Ayrıca bu, Dünya’da su sıkıntısı çeken yerler için de iyi bir teknoloji. Belki de uzay teknolojisinden suyu nasıl geri dönüştürebileceklerini öğrenebilirler.”
“UUİ, Dünya’nın minyatürü gibi”
Misyon sırasında 2 Japon, ABD’li ve Rus mürettebat üyeleri olarak ekip oluşturduklarını kaydeden Yamazaki, bu durumu, farklı kültür ve dillerle “UUİ’yi Dünya’nın bir minyatürü” olarak tanımlıyor ve uluslararası işbirliğinin başarı için çok önemli olduğunu vurguluyor.
Fincke, dostlarıyla nasıl sabırlı olunabileceğini de öğrendiklerine dikkati çekerek “Neşeli ve yardımsever olmayı seviyorum ama bazı günler biraz huysuz olabilirim, uykusuz olabilir ya da huysuz uyanmış olabilirim. Dostlarım, iş arkadaşlarım, onların sabırlı olmasını umarım. Sabırlı olurlarsa, ben de söyledikleri bir şey nedeniyle onlara kızmam. Sadece birbirimize eşlik etmekten memnuniyet duyarız. En önemlisi hislerimizle hareket etmemek ve işin, misyonun her gün tamamlanması. Hepimiz olmasak da çoğumuz bu tutuma sahip ve böylece uzay istasyonundaki 60-70 misyon çok başarılı oldu.” dedi.
“Apollo 13” ve “Marslı”
İnsanlar, uzaya duyduğu ilgiyi hikayeleştirerek beyaz perdeye de uyarlıyor. Astronotların, uzaya dair filmler hakkındaki düşünceleri de bu bağlamda önem arz ediyor zira her film gerçekle örtüşmüyor.
Bu bağlamda Fincke, en gerçekçi filmin yaşanmış bir hikayeye dayanması sebebiyle “Apollo 13” olduğunu söyledi. Fincke, bu filmde gerçekten bir uzay istasyonunda veya uzay aracında olunduğunun hissettirildiğini, sorunun çözüldüğünü ve mutlu son olduğunu anlattı.
Fincke, en çok sevdiği filmlerden birinin ise “Marslı” olduğunu belirterek bir astronotun Mars’ta mahsur kaldığını ve bazı problemleri düşünerek çözmesinin gerçekçi ve dramatik olduğunu ifade etti.
Bu filmi beğenmesinin başka bir nedeninin de çocukları olduğuna işaret eden Fincke, “Çocuklarımla izlediğim ilk uzay filmiydi. İzlediklerinde ‘astronot olmak havalı’ dediler ve o zamana kadar bunun normal olduğunu düşünüyorlardı ama bu adamın (Mars’ta) hayatta kalmak için yaptıklarını görmek, onlara bunu düşündürdü.” ifadelerini kullandı.
“Yeterli olsan da astronot olma ihtimali çok düşük”
Avrupa Astronot Merkezi Astronot Eğitim Birimi Müdürü Ruediger Seine’nin astronot olmak isteyenlere ilk tavsiyesi, bu hedeflerini B planı yapmaları. Astronot olabilme ihtimalinin çok düşük olduğunu belirten Seine, adaylar gerekli becerilere sahip olsa da şansın önemli olduğunu vurguladı.
22 bin adaydan sadece 5 kişiyi seçtiklerini ancak sona kalan en az 100 kişinin hepsinin de iyi astronotlar olabileceğini ifade eden Seine, “Tavsiyem bilim veya mühendislik alanında çalışılması. Size uluslararası ve operasyonel keşif imkanı sağlayan seçenekleri değerlendirin. Sağlıklı kalın ve bu alanda yapmayı sevdiğiniz bir kariyer oluşturun. Sonrasında astronot olmak için bir fırsat karşınıza çıkarsa, değerlendirin. Yolculuğun tadını çıkarın. Bunu hayatınızın amacı yapmayın çünkü gerçekçi değil. Başka bir hedef seçin ve şanslıysanız bu da (astronotluk) mükafatı olsun.” şeklinde tavsiyede bulundu.
NASA Astronot Seçim Müdürü April Jordan’ın astronot olmak isteyenlere ilk tavsiyesi de ne kadar rekabetçi bir alan olursa olsun istekleri buysa başvurmaları. Başvuran ve astronot adayı olarak seçilen kişi sayısı karşılaştırıldığında sürecin zor olduğunu aktaran Jordan, tek yolun başvurarak şanslarını denemek olduğunu söyledi.
Bunu, birden fazla kez denemeleri gerekebileceğini belirten Jordan, şöyle devam etti:
“Gerçekten keyif aldığınız şeyi yapmayı hedeflediğinizden emin olun. Gerekli şartlara uyup uymadığınıza bakıyor olabilirsiniz ancak mutlu olmayacağınız bir işin peşinden koşuyor olmanız da mümkün. Çok zorlu ve heyecanlı bir iş. Astronot olmanın neler gerektirdiğini düşünenlerin ayrıca gerçekten astronotların yaptığı işlerden keyif alıp almayacaklarına odaklanmaları gerekiyor. Tutkunuzun ve sizi mutlu eden şeylerin peşinden gidin ve bunlar sizi astronot yapabilecek niteliklerse zaten bu işle mutlu olur ve astronot olduğunuzda da başarılı olursunuz.”
“En önemlisi iyi bir insan ve sabırlı olmak”
Fincke de astronotluğun birçok özel donanım gerektirdiğini ancak bunların yanında, uzayda iyi ve kibar, insanlarla çalışıp iletişim kurabilen kişileri tercih ettiklerini ifade etti.
Fincke, “Yolda başarısız olabilirsiniz, utanç verici ve üzücü olabilir ama devam edin. Ben de bazı hatalar yaptım ama hala uzaya gidebiliyorum, dünyanın sonu değil. Asla vazgeçmeyin. Benim tavsiyem, iyi bir insan olun, birbirinize nazik davranın, çok çalışın, olabileceğinizin en iyisi olun, asla vazgeçmeyin ve büyük hayaller kurun. Bu tavsiye her hayal için… Hedefiniz neyse devam edin, her şey yoluna girecektir.” tavsiyesinde bulundu.
Fincke, uzun bir bekleme sürecinden sonra Rus Soyuz misyonuyla görevlendirildiğini anlatarak en zorunun sabırlı olmayı öğrenmek ve her zaman elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak olduğunu belirtti.
Herkesin Dünya’dan gökyüzüne bakarak insanların inşa ettiği UUİ’yi görebileceklerini ve bunun birlikte çalışmanın en iyi sembolü olduğunu vurgulayan Fincke, gelecekte Türkiye’den astronotların da olacağını ve UUİ’yi ziyaret edeceğini duymanın çok güzel olduğunu dile getirdi.
Evrenin onları beklediğini ve hep birlikte keşfedebileceklerini ifade eden Fincke, “Enerjimizi ve zamanımızı küçük çocuklar gibi kavga ederek harcamamalıyız. Yetişkinler gibi davranmalı ve evreni birlikte keşfetmeliyiz. Ay’a gidilmesi ve uluslararası programların düzenlenmesi bu yüzden. Bir gün insanlar Mars’a da gidecek. Bu, insanlığın en iyisi, ben, hepimiz bu işte birlikteyiz. Çalışmaya devam edelim ve elimizden gelenin en iyisini yapalım.” değerlendirmesinde bulundu.
Muhabir: Tuğba Altun,Ali İhsan Çam