ISTANBUL (AA) – Başrollerinde Murat Yıldırım, İlker Aksum, Şahin Kendirci ve Arda Anarat’ın yer aldığı filmin galası, Kanyon AVM’de gerçekleştirildi.
Galaya, İstanbul Valisi Davut Gül, TRT Genel Müdür Yardımcısı Muhammed Ziyad Varol, filmin oyuncuları ve ekibi ile davetliler katıldı.
Varol, basın mensuplarına, uzun zamandır hazırlıkları yapılan filmin izleyiciyle buluşacak olmasından mutluluk duyduğunu söyledi.
Filmin, yıl bitmeden vizyona girecek sondan bir önceki yapımları olduğunu dile getiren Varol, “Türkiye terör konusunda çok önemli badireler atlatmış, çok büyük sınamalardan geçmiş, maalesef birçok evladını şehit vermiş ve aynı zamanda çok önemli hadiselerin içerisinden yıllar boyunca geçmiş, birçok gazisini, şehidini geride bırakmış ama asla bunları unutmamış bir ülke.” dedi.
Devletin terörle mücadeleden bir an olsun geri durmadığını vurgulayan Varol, “Bugünlere geldiğimizde bu hadiseler eski durumları ifade ediyor olsa da hafıza-i beşer nisyan ile malul.” diye konuştu.
TRT olarak, bu tarz yapımlarla şehitlerin hatırasını yad ettiklerini dile getiren Varol, terörle mücadelenin sadece teröristlerle mücadele etmek olmadığını, aynı zamanda bu noktada farkındalık oluşturmak gerektiğini söyledi.
Varol, kamu yayıncısı olarak üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirdiklerini belirterek, “Tıpkı çok kısa süre önce hayata geçirdiğimiz, şu an vizyonda bulunan şehit öğretmenimiz Aybüke Yalçın’ın anısına ‘Öğretmen Oldum Ben’ adlı filmimizde olduğu gibi ya da Eren Bülbül’ün hatırasını nasıl geçen sene yad ettiysek, bu vesileyle bu filmimiz de yine 1993 yılında dönemin birçok gerçek şahsiyetini, şehitlerimizi yansıtan çok kıymetli güzel bir proje.” değerlendirmesinde bulundu.
Varol, filmi izlerken çok duygulandıklarını, izleyicilerin de anlatılan kahramanlardan etkileneceğini dile getirdi.
Filmde anlatılan günlerin geride kaldığını, tekrar böyle dönemlerden geçilmeyeceğini ifade eden Varol, “Umarım Türkiye’de olduğu gibi dünyada da barışın egemen olduğu bir gelecek hepimizin önünde olsun. Filmimizin yolu, bahtı açık olsun.” dedi.
“Türkiye’nin gerçeğini sinema perdesine aktarmaya çalıştık”
Filmde “Tayfun Yüzbaşı” karakterini oynayan Murat Yıldırım, AA muhabirine, her şeyden önce Türkiye’nin gerçeğini sinema perdesine aktarmaya çalıştıklarını söyledi.
Senaryonun Hakan Evrensel’in 2005’te yazdığı kitaptan uyarlandığına değinen Yıldırım, “Bir roman yazdı, orada yaşadıklarını, anılarını kaleme aldı. ‘Ben bir anı hırsızıyım.’ diyor kendisi. Çok tatlı birisi, orada görev yapmış, bizim için mücadele etmiş bir asker ağabeyimiz.” ifadelerini kullandı.
Yönetmen Ozan Uzunoğlu’nun da çok iyi bir iş çıkardığını, yaşananların ancak iyi bir filmle anlatılabileceğini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
“Yoksa öbür türlü bir haberden, bir belgeselden ibaret kalırdı. Beyaz perdeye bunu çok iyi aktarmamız gerekiyordu. İşimiz kolaydı çünkü hepimizin alışageldiği hikayeler. Çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz hikayeler, seyrettiğimiz haberler bunlar. Yani karısının doğumuna katılamamış yüzlerce Tayfun Yüzbaşı var.”
Tayfun Yüzbaşı’nın karakol baskını haberleri arasında askerlerini korumak ve eşinin riskli doğumuna katılmak arasında sıkışıp kaldığı filmin, bölgede yaşayan halkın o dönemlerde çektiği sıkıntıları yansıttığını anlatan Yıldırım, “Bunun büyük sorumluluğu var bu. O yüzden bu sorumluluğu önce üzerimize aldık, sonra da görevimizi yerine getirmeye çalıştık. Güzel de oldu film. O anlamda içime çok siniyor. Seyirci de izlediği zaman beğenecek diye düşünüyorum.” dedi.
“Bu üniforma giyen insanların hikayesi”
Yönetmen Ozan Uzunoğlu ise 20 yıldır sektörün içinde bulunduğunu ve yapımın ikinci sinema filmi olduğunu söyleyerek, “Bu benim için tabii diğer işlerimin yanında en önemli ve en önemsediğim işim. Yaklaşık 2,5 yıldır senaryonun ilk aşamasından itibaren çalıştığımız, çabaladığımız, ‘İyi bir film yapalım, anlattığımız o kahramanların hikayesini doğru anlatalım, doğru aktaralım.’ diye çok büyük titizlikle ve mücadeleyle yaptığımız bir proje.” ifadelerini kullandı.
Senaryoyu okuyan oyuncuların etkilendiğini ve hikayeye çok inandığını aktaran Uzunoğlu, kendisi için en önemlisinin de bu olduğunu kaydetti.
Uzunoğlu, dönemin dağ karakollarının benzerini, o atmosferi yansıtmak için yakın bir coğrafyada sıfırdan kurduklarını dile getirerek, şöyle devam etti:
“Bu bir asker filmi ve savaş filmi değil. Bu iddiayla, bu beklentiyle, bu motivasyonla yola çıkmadım. Bu, üniforma giyen insanların hikayesi. Her şeyden önce filmde gördüğünüz insanlar bir asker değil, onlar üniforma giyen insanlar. İnsanlar sever, özler, acı çeker, ağlar, üşür, onlar kurşun askerler değil. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek insanlar değil. Onlar etiyle kemiğiyle insanlar. Bunu düşünerek yola çıktığınızda onların her şeyden önce bir insan olduğunu ve hissiyatlarının çok kıymetli olduğunu hissettiğinizde bir asker filmi ya da bir aksiyon filmi olmuyor bu, çok daha büyük, çok daha kapsayıcı bir şey oluyor.”
Filmde gelincik metaforunu da kullandıklarına işaret eden Uzunoğlu, “Gelincikler tarih boyu hep savaşlarda ölen, şehit olan askerleri simgelemiş. Gelincikler mevsim itibarıyla tam kışın bitip baharın başladığı dönemde doğada bitiyor. Bu da aslında kışın bitip savaş zamanının başladığını anlatıyor. Yani orada gelincikleri gördüğünüzde artık kış bitti, şimdi savaş zamanı.” diye konuştu.
“Hepimizi düşündürmesi gereken bir hikaye”
Filmin senaryosunu kaleme alan Hakan Evrensel ise Güneydoğu’da görev yaptığını, Silahlı Kuvvetlerden ayrıldıktan sonra gazeteciliğe başladığını, görev yaptığı döneme ilişkin hatıralarını ve arkadaşlarının anılarını birleştirerek öyküleştirmeye başladığını anlattı.
İlk romanının “Yer Eksi İki” olduğunu dile getiren Evrensel, “İstanbul’dayız, çok sıcak bir ortam. Hepimiz gayet güzel giyindik, normalde bir eğlence sektörü sinema ama pek eğleneceğimiz bir hikaye değil bu. Hepimizi düşündürmesi gereken, biraz ders çıkarmamız gereken bir hikaye.” dedi.
Galaya gelirken yol boyunca görev yapan askerleri düşündüğünü belirten Evrensel, şunları kaydetti:
“Şu anda görev yaptığım karakollardan birisinde tam bu saatlerde göreve gidecek askerler. Muhtemelen doldur-boşalt istasyonuna gittiler, gerçek mermilerini namlularına sürdüler, başlarında bir komutanlarının talimatıyla tepeyi yavaş yavaş tırmanarak karakolun dışındaki mevziye gidiyorlar. Sıcaklık ortalama eksi 5-eksi 10, mevzinin durumuna göre rüzgar alıyorsa buna eksi 5 derece daha ekleyin. Kahramanlar onlar. ‘Onlar bunu yaşarken ben galaya gidiyorum.’ dedim kendi kendime. Aslında bu filmden beklentim de huzurlu bir şekilde yaşamamızı sağlayan bu insanlara dikkati çekmek, tek amacım bu.”
Filmde izleyicilerin “üzülebileceğini” belirten Evrensel, “Bence de üzülmeleri gerekiyor. Çünkü ne yazık ki kanıksıyoruz. Biraz empati duygumuzun yerine gelmesi gerekiyor. ‘Ya üzülürüz şimdi.’ orada diye sinemaya gitmemezlik etmesinler. Üzüntü de insani bir duygudur, insanı harekete geçirir.” diye konuştu.
Film hakkında
Yapımını Orgino Media Production, yapımcılığını Mustafa Cihat Durmuş’un üstlendiği, senaryosu Hakan Evrensel’e ait TRT ortak yapımı “Nefes-Yer Eksi İki”nin yönetmen koltuğunda Ozan Uzunoğlu oturuyor.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin zorlu ve çetin şartlarında 1993 yılında kesişen hayatları konu alan filmin oyuncu kadrosunda, Murat Yıldırım, İlker Aksum, Şahin Kendirci, Arda Anarat, Eren Hacısalihoğlu, Yasin Çam, Begüm Akkaya, Rıdvan Aybars Düzey, Cezmi Baskın, Doğanay Ünal, Emrah Doğan, Eyüp Kan, Bestemsu Özdemir, Burak Sergen, Erdal Cindoruk, Bulut Akkale yer alıyor.
2000 metre yükseklikteki karakolda geçen ve bölgede görev yapmış birçok gerçek kahramandan izler taşıyan yapım, her ne pahasına olursa olsun görevini bir an bile bırakmayan onurlu Mehmetçiklerin hikayesini anlatıyor.
Muhabir: Ahmet Esad Şani