ANKARA (AA) – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna, TCMB Kanunu’nun gereği Bankanın faaliyetlerine ilişkin sunum yaptı.
Merkez Bankası’nın temel amacının, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğuna işaret eden Karahan, “Bu amaçla, 2023 yılı haziran ayından itibaren güçlü bir parasal sıkılaşma yapmaktayız. Fiyatlama davranışlarını ve enflasyon beklentilerini yakından takip ediyoruz. Enflasyon, hedeflerimizle uyumlu seviyelere gerileyene kadar sıkı para politikası duruşumuzu korumakta kararlıyız. Enflasyon görünümünde kalıcı bir bozulmaya kesinlikle izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
2024’ün ilk çeyreğine ilişkin verilerin, iç talebin büyümeye yıllık bazdaki katkısının azalmakla birlikte halen yüksek seyrettiğine işaret ettiğini dile getiren Karahan, ilk çeyrek itibarıyla net ihracat 2022’nin üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez yıllık büyümeye pozitif katkı verdiğini vurguladı.
Karahan, yılın ilk çeyreğinde iç talebin güçlü seyrettiğini belirterek ikinci çeyreğe ilişkin öncü göstergelerin, yurt içi talepte ilk çeyreğe kıyasla yavaşlamaya işaret ettiğini dile getirdi.
Sıkı para politikası talebi dengeleyecek, tasarrufları teşvik edecek
İç talep ve üretime ilişkin görünümün, toplam talep koşullarının enflasyonist düzeyde seyrettiğine işaret ettiğini anlatan Karahan, sıkı para politikasının talebi dengeleyeceğini, tasarrufları teşvik edeceğini söyledi. Bunun sonucunda negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığının, dezenflasyon sürecinin önemli bileşeni olacağına dikkati çekti.
Karahan, “2024’ün ikinci yarısında, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkisiyle iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz.” diye konuştu.
“Konut piyasasındaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz”
Yıllık enflasyonun mayıs itibarıyla yüzde 75,5 olduğunu anımsatan Karahan, sadece yıllık göstergeleri değil, aylık enflasyonun ana eğilimini de yakından takip ettiklerini kaydetti. Karahan, şöyle devam etti:
“Son dönemde hizmetler grubundaki fiyat artışlarının, diğer gruplara kıyasla daha güçlü olduğunu görüyoruz. Mayıs itibarıyla yıllık enflasyon temel mal grubunda yüzde 56,5 oranındayken hizmet grubunda yüzde 96 civarındadır. Hizmet sektörüne ait yayılım endeksi tarihsel eğiliminin üzerinde seyrederek fiyat artışlarının sektör geneline yayılmaya devam ettiğine işaret etmektedir. Sektörün emek-yoğun yapısı kısmen bu gelişmeyi açıklarken geçmiş enflasyona endeksleme davranışının etkisi, özellikle yönetilen-yönlendirilen kalemler, kira, sağlık ve eğitim hizmetleri üzerinde hissedilmiştir. Bu hizmet kalemleri, şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olmaktadır. Ayrıca, başta kırmızı et olmak üzere, gıda fiyatlarındaki artışlar da lokanta-otel fiyatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye’de hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin önemli bir bileşeni de kiralardır. Bu doğrultuda, konut piyasasındaki gelişmeleri öncü gösterge olarak yakından takip ediyoruz. Enflasyondan korunma saiki ile artan talep ve depremin yol açtığı arz-talep dengesizlikleri konut fiyatlarında yüksek oranlı artışlara sebep olmuştu. Söz konusu gelişmelerin etkileri, kiralara gecikmeli ve belirgin bir şekilde yansımaktadır.”
“İhtiyaç kredisi büyüme sınırlarını yüzde 2’ye düşürdük”
Karahan, TL’deki istikrarlı seyir, finansal koşullardaki sıkılaşma ve iç talebin zayıflamasının gelecek dönemde dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere mal gruplarında fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olacağını söyledi. Enflasyon beklentilerinin, tahmin aralığına yakınsamasının dezenflasyon açısından kritik önemde olduğunu ifade eden Karahan, “Enflasyonda yaşanan yukarı yönlü sürprizlerin de etkisiyle beklenti eğrisi şubat ve mart aylarında yukarıya kaymıştır. Marttaki parasal sıkılaştırma sonrasında beklenti eğrisi nisanda aşağıya kaymış, bu eğilim mayıs ayında da sürmüştür. İlk dört ayda anket katılımcıları 2,7 puanlık yukarı yönlü enflasyon sürprizi yaşamış, ancak yıl sonu enflasyon beklentilerini 1,6 puanla daha sınırlı oranda güncellemiştir.” değerlendirmesini yaptı.
Karahan, aldıkları kararların enflasyon beklentilerinde iyileşme sağlayacağını düşündüklerini bildirerek para politikası stratejileri hakkında da bilgi verdi. İç talepteki dengelenmeyi desteklemek amacıyla ticari ve ihtiyaç kredisi büyüme sınırlarını yüzde 2’ye düşürdüklerini ifade eden Karahan, kredi büyümesine dayalı zorunlu karşılık tesisi uygulaması getirdiklerini, menkul kıymet tesisini de kaldırdıklarını söyledi.
Karahan, kredi kartı azami faiz oranlarını da yükselttiklerini belirterek şöyle devam etti:
“Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve Türk lirası mevduatın payının artırılması için hedeflere bağlı olarak, Türk lirası zorunlu karşılıklara faiz ödemesine başlarken TL mevduat payı artış hedeflerini güncelledik. Kur Korumalı Mevduat (KKM) kur farkı ödemelerinin ve 2023 son çeyreğinde artan TCMB taraflı swap bakiyesinin yol açtığı likidite fazlasını sterilize ettik. Yıl sonunda oluşan dönemsel likidite fazlasının sterilizasyonu için aralık ayında TL depo alım ihalelerine başladık. Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin TL varlıklara olan güçlü ilgisi sonucunda sistemde oluşan fazla TL likiditenin sterilizasyonu amacıyla mayıs ayı PPK toplantısından hemen sonra TL mevduat ve KKM için uygulanan zorunlu karşılık oranlarını artırdık. Bu düzenlemeyle birlikte piyasadan ilave 550 milyar TL olmak üzere toplam 1,5 trilyon TL’den fazla likidite çektik.”
Parasal sıkılaştırma finansal piyasalara hızlı ve güçlü şekilde yansıdı
TCMB Başkanı Karahan, likidite gelişmelerini yakından takip ederek sterilizasyon araçlarını gerektiğinde etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceklerine vurgu yaptı. Karahan, parasal sıkılaştırmanın finansal piyasalara hızlı ve güçlü şekilde yansıdığına dikkati çekti. Uyguladıkları politikaların finansal koşullar üzerindeki etkilerinden de bahseden Karahan, kredi faizlerinin geldiği seviyenin kredi büyümesinin yavaşlamasına ve iç talebin dengelenmesine katkı verdiğini anlattı.
Mayısta zayıflayan kredi talebi sonrasında kredi faizlerinde sınırlı gerileme yaşandığını ifade eden Karahan, Türk lirası mevduat faizlerinin seviyesinin sistemde TL mevduat payı artışını desteklediğini kaydetti. Karahan, son verilere göre yabancı para mevduattan Türk lirası mevduata geçişin hızlandığını söyledi.
Karahan, tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek hızda seyretmesinin kritik öneme sahip olduğunu vurgulayarak makro finansal istikrarı desteklemek ve toplam kredi büyümesinin politika hedefleri ile uyumlu düzeyde seyretmesini sağlamak amacıyla yabancı para kredilere de TL kredilere büyüme sınırı getirdiklerini anımsattı.
Son 9 ayda TL mevduat payı yüzde 48’e yükseldi
Gelecek dönemde toplam ticari kredi büyümesinde de bir dengelenme beklendiğini ifade eden Karahan, şubat ve mart aylarındaki yabancı para mevduata yönelik güçlü talebin mart ayında alınan kararlarla ortadan kalktığını söyledi. Karahan, nisandan itibaren TL mevduat 1,3 trilyon TL artarken parite etkisinden arındırılmış yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduatında sırasıyla 16,2 milyar dolar ve 117 milyar TL azaldığını bildirdi.
Son 9 ayda, Türk lirası mevduat payı yaklaşık yüzde 32’den yüzde 48’e yükselirken Kur Korumalı Mevduat’ın payı yüzde 26’dan yüzde 13,4’e gerilediğini ifade eden Karahan, şunları kaydetti:
“Para politikası duruşumuz ve uygulamakta olduğumuz makroihtiyati çerçeve, TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam edecektir. Parasal sıkılaşma ile uyumlu olarak getiri eğrisinin negatif eğimi belirginleşmiştir. Menkul kıymet tesisinin kaldırılması da sağlıklı fiyat oluşumunu destekleyecektir. Mevcut politika bileşimi, Türkiye’ye yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşmesini sağlamıştır. Türkiye’nin risk primindeki iyileşme, yılbaşından itibaren yavaşlamıştır. Artan döviz kuru oynaklığı ve rezerv görünümündeki bozulma, mart ayında risk algısını zayıflatmıştır.”
Swap hariç net rezerv 59,8 milyar dolar iyileşti
Karahan, mart ayında aldıkları kararların sıkı para politikası duruşlarının pekiştirdiğini dile getirerek bu gelişmelerle Türkiye’ye yönelik portföy akımlarını desteklediğini ifade etti. Karahan, “Jeopolitik risklerin yükseldiği ve küresel risk iştahının azaldığı nisan ayında, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları gözlenmiş, Türkiye’ye ise giriş gerçekleşmiştir.” dedi.
Türkiye’ye yönelik girişlerin ivmelenerek devam ettiğine vurgu yapan Karahan, “Portföy girişleri, DİBS piyasasında yoğunlaşırken offshore swap kanalıyla da girişler artmaktadır. Mart toplantısında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırmış ve rezervlere olumlu yansımıştır. 22 Mart – 24 Mayıs döneminde, yabancı para cinsi mevduat 15,9 milyar dolar gerilerken, rezerv yönetimi kapsamında, TCMB taraflı swap bakiyesi önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu dönemde, brüt rezervler 18,4 milyar dolar artarken swap hariç net rezerv 59,8 milyar dolar iyileşmiştir.”
Olumsuz baz etkisiyle enflasyon mayısta zirveye ulaştı
Resmi olmayan verilere göre, swap hariç net rezervde geçen hafta itibarıyla pozitife geçildiğinin altını çizen Karahan, enflasyonun 2024 yıl sonunda yüzde 38’e gerileyeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Olumsuz baz etkisiyle enflasyonun mayısta zirveye ulaştığını belirten Karahan, “Böylece, politika iletişiminde sıklıkla vurguladığımız geçiş döneminin sonuna geldik. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecektir.” diye konuştu.
Böylelikle, yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceklerini anlatan Karahan, bu dönemde olumlu yöndeki baz etkilerin ve enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün etkili olacağını söyledi.
“Sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz”
Karahan, “para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullanarak martta attıkları adımların etkisiyle finansal koşulların önemli ölçüde sıkılaştığını söyledi. Bunun etkisini krediler üzerinde gördüklerini dile getiren Karahan, şunları kaydetti:
“Önümüzdeki dönemde bunun talebi zayıflatacağını, fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, maliye politikalarının katkısı ve yönetilen-yönlendirilen fiyatların eşgüdüm halinde belirlenecek olması, dezenflasyon sürecini destekleyecek. Aylık enflasyonun ana eğiliminde, belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri, öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız.”
Fiyat istikrarının, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşul olduğunun altını çizen Karahan, “Kalıcı fiyat istikrarını sağlayana kadar, sıkı para politikası duruşumuzu kararlılıkla sürdüreceğiz. Hazirandan itibaren yaşayacağımız dezenflasyon sürecinde, enflasyonu, belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
TCMB Başkanı Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda soruları yanıtladı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, enflasyon hedeflerinin gerçekçi olduğunu belirterek, hedefi, her veriyle birlikte yeniden gözden geçirdiklerini ifade etti.
Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
TCMB Başkanı Karahan, “Dezenflasyon sürecinin sıcak parayı çekerek olduğu” yönündeki eleştirilere, “Enflasyonla mücadele programımız kesinlikle sıcak para üzerinden değil. Talep üzerinden, talebi kontrol ederek enflasyonu düşürme amaçlı. Bununla birlikte enflasyon beklentilerini ve fiyatlama davranışlarında bozuklukları düzeltme amaçlı. Bu beklentilerde ve fiyatlama davranışlarında düzelme oldukça zaten ithalat da normalleşecek. Bununla birlikte cari açıkta kalıcı iyileşme olacak.” yanıtını verdi.
Bunun, dünyanın her yerinde politika faiziyle yapıldığını, kendilerinin de benzer bir program işlediklerini anlatan Karahan, “Son 1,5 ayda rezervlerdeki iyileşmeye bakarsak bunun üçte birinin yurt dışı kaynaklı olduğunu görüyoruz. Geri kalan üçte biri bireysellerin döviz mevduatlardan Türk lirasına, diğer üçte biri de ihracat gelirleri ve kurumlarımızın Türk lirasına dönmesinden kaynaklanıyor.” ifadelerini kullandı.
Karahan, Türkiye’nin cari açıkta finansman problemi olmadığını vurgulayarak, “Bizim sıcak paraya, bu şekilde, bu anlamda ihtiyacımız yok. Talebi soğutmak, beklentileri düzeltmek ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı düzeltmek için yapmamız gereken faiz artışının yan etkisi olarak sermaye artışı da geliyor.” dedi.
“Para politikası kararlarını alırken resmi enflasyon verilerini dikkate alıyoruz”
Karahan, sadece rezervlerdeki iyileşmenin önemli olmadığını, kalıcı bir şekilde tek hanelere düşmesi ve daha sonra yüzde 5’e inmesinin kalıcı başarı için oldukça kritik olduğunu söyledi.
Enflasyon hedeflerinin belirlenme sürecini anlatan Karahan, birçok varsayımın girdiği bir modelin olduğunu, bunlar ışığında enflasyon görünümünün ortaya çıktığını belirtti. Karahan, “Tek bir sayıda değil. ‘Yüzde 38 diyoruz’ ama etrafında bir band var. Birtakım varsayımlar var. Şu anda risklere baktığımızda yukarı yönlü risklerin ağır bastığını görüyoruz. Şu anda enflasyon hedefimizin gerçekçi olduğunu düşünüyoruz. Her gelen veriyle birlikte tekrar gözden geçiriyoruz. Ara hedef çerçevesinde politika duruşumuzu belirliyoruz.” diye konuştu.
Karahan, TÜİK’in Eurostat’ın koyduğu uluslararası standartlara uygun hareket ettiğini, metodolojisinin net olduğunu ifade ederek, “Biz de TCMB bünyesinde piyasadan fiyat topluyoruz. Diğer varsayımlarla birleştirerek belli tahminlerde bulunuyoruz. Bizim verilerimizle TÜİK’in verilerinin tutarlı olduğunu düşünüyoruz. Para politikası kararlarını alırken resmi enflasyon verilerini dikkate alıyoruz. İTO’nun verilerini de kıymetli buluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Performans ödemesi yeni bir uygulama değil”
Milletvekillerinin Merkez Bankası çalışanlarına “performans” tazminatı sorularına Karahan, şu yanıtı verdi:
“Başkan, başkan yardımcıları, denetleme kurulu üyeleri, Banka Meclisi Üyeleri ve Para Politikası Kurulu üyeleri performans ödemesi tazminatı almıyor. Performans ödemesi, çalışanların bireysel performansını teşvik etme amacıyla kullanılan bir sistem. 1980’lerden beri uygulanıyor, yeni bir uygulama değil. Her çalışanımıza vermedik. Performansa ve yüzdelik dilimlere göre ödemeler yapıldı. Bir ila iki maaş arasında tazminat ödendi. Bu da uluslararası uygulamalarla tutarlı. Diğer Merkez Bankalarında da uygulanır.”
Karahan, bankaların döviz kredisi vermesini sınırladıklarını anımsatarak, faiz artırımıyla birlikte aktarım mekanizmasını desteklemek için ilave adımlar da attıklarını söyledi. Türk lirası kredilerde büyüme limiti olduğunu belirten Karahan, yabancı para kredisinin de yaklaşık yüzde 4 civarında arttığını kaydetti. Bunun enflasyon açısından problem olduğuna işaret eden Karahan, “Kurun daha stabil olması yabancı para kredi iştahını artırıyor. Türk lirası kredilerinin faizlerinin artmış olması iştahı artırıyor. Biz bunu sınırlama amacıyla yüzde 2 limit getirdik. Yüzde 2 limiti aşan bankaların zorunlu karşılık tesis etmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
İhracatçılara getirilen yüzde 40 döviz satışına da değinen Karahan, bu uygulamanın devam edeceğini öngördüklerini bildirdi. Bu oranı değerlendirebileceklerini dile getiren Karahan, “Rezerv güçlendikçe, enflasyon düşeceğine olan inanç arttıkça ve piyasa koşulları el verdikçe yüzde 40’ı değerlendirebiliriz.” diye konuştu.
Merkez Bankasının kripto düzenlemesinde aktif rol almadığı eleştirilerine Karahan, “Merkez Bankası olarak ödemeler ekosistemine dair katkılarımızı yaptık, çalışmalar süresince yapmaya da devam edeceğiz.” cevabını verdi.
Karahan, Para Politikası kararlarını enflasyon görünümüne göre aldıklarını anlatarak, haziran 2023’ten itibaren güçlü bir sıkılaştırma süreci yaptıklarını, enflasyon ana eğiliminde de bir düşüş söz konusu olduğunu belirtti. Karahan, “Belirgin ve kalıcı bir düşüş olana kadar da bu sıkı duruşu sürdüreceğiz.” dedi.
“Asgari ücret konusunda karar verici değiliz”
Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alma yetkisiyle ilgili kararının anımsatılması üzerine Karahan, “Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne uyum için çıkarılan kanun hükmünde kararnameye ilişkin çok sayıda iptal kararı verdi. Bu iptal kararında başkan ve başkan yardımcılarının hukuki durumlarında bir değişiklik olmamıştır. Çünkü, bu hususlar 3 sayılı Cumhurbaşkanı kararında zaten yer almıştır. Bu karar oldukça kapsamlı. Merkez Bankasına özgü değil. Benim yorum yapmam bu sebeple doğru olmayacaktır.” yanıtını verdi.
Karahan, “enflasyonda bir numaralı risk asgari ücrettir” yönünde bir açıklamasının olmadığının altını çizerek, “Asgari ücret konusunda karar verici değiliz, tavsiye kurumu da değiliz. Enflasyonda hedefleri ve tahminleri belirlerken ücretlerle ilgili birtakım varsayımlar yapmak zorundayız. Bunu yaparken de daha önce yapılan tek artış yönündeki açıklamaları baz aldık.” diye konuştu.
Karahan, enflasyonu hızlı ve kalıcı şekilde düşürdüklerinde alım gücünde artış olacağını vurguladı.
Hükümet tarafından açıklanan tasarruf tedbirlerini önemli bulduklarını belirten Karahan, “Enflasyonla mücadele eden sadece Merkez Bankası değil. Hükümetimizin de çeşitli kanallardan yaptığı açıklamalar var. Bunu iç talebin dengelenmesi açısından oldukça önemli buluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankasının bütçesini hazırlarken verimlilik ve etkinlik unsurlarını göz önünde bulundurduklarını ifade eden Karahan, bütçeyi tasarruf ilkelerini gözeterek hazırladıklarını bildirdi.
Karahan, işsizlik oranlarına bakıldığında ülkenin tarihsel ortalamalarının oldukça altında olduğuna vurgu yaptı. Ekonomi politikaları konusunda tüm kamu kurumlarıyla eş güdüm içinde ve işbirliği halinde olduklarını ifade eden Karahan, ürettikleri tavsiyeleri ilgili kurumlarla paylaştıklarını söyledi.
KKM’ye talep azaldı
Fiyat ve finansal istikrarı önceleyen bakış açısıyla yapısal reform fikirleri üretmeye ve bunları paylaşmaya gayret ettiklerini kaydeden Karahan, son bir yılda uyguladıkları politikalar neticesinde kur korumalı mevduata (KKM) olan talebin azaldığının altını çizdi.
KKM’de kademeli devam eden azalma öngördüklerini bildiren Karahan, KKM kaynaklı zararın Merkez Bankasının faaliyet raporunda da yazdığını ve bu tutarın üstü kapalı olmadığını belirtti. Karahan, “KKM kaynaklı zarar 833 milyar lira. Son dönemde kur makul seviyede gittikçe reel değerlenme oldukça KMM’nin yükü olmuyor. Yani kur ödemesi yapılmıyor. Son dönemde açılan yani 2024 yılında ya da ondan önceki birkaç ayda açılan KMM hesaplarına kur kaynaklı ödeme olmayacağını düşünüyoruz. Fakat geçen sene mayısta açılan bazı hesapların vadesi uzun, bir kısmını vadesi mayıs ayında geliyor. Geçen yaz yaşanan kur artışı sebebiyle onların ödemesi şu anda yapılıyor. Bundan kaynaklı yılın 3-4 ayında yapılan birtakım ödemeler var.” değerlendirmesinde bulundu.
Karahan, KKM ödemelerinin ciddi anlamda likidite fazlasına sebep olduğunu bildirdi.
“Dijital Türk lirası sürecinin birinci fazı başarıyla tamamlandı”
Merkez Bankasının bilançosunda yabancı para, altın varlık ve yükümlülüklerin olduğu bilgisini veren Karahan, bunların “değerlemesi” sonucunda bazı farkların çıktığını söyledi. Bu farkları “değerleme hesabında” izlediklerini ifade eden Karahan, bu hesabın değişim göstergesinin lehte ve aleyhte olabileceğini kaydetti.
Dijital Türk lirası sürecinin 3 fazdan oluştuğunu aktaran Karahan, birinci fazın başarıyla tamamlandığını; ikinci faz çalışmalarının başladığını anlattı. Bu kapsamda bu yılın sonuna kadar dijital Türk lirasının iktisadi, hukuki ve güvenlik boyutlarını kapsamlı olarak ele aldıklarına vurgu yapan Karahan, üçüncü fazda da dijital Türk lirasının yaygınlaşmasının deneneceğini bildirdi.
Karahan, tüm bu çalışmaların dinamik süreçler içerdiğini ve tam bir tarih vermenin zor olduğunu söyledi.
Dijital Türk lirasının, Türk lirasının tüm süreçlerde dijitalleştirilme projesi olduğunu belirten Karahan, yeni yatırım aracı olmadığını vurguladı. Karahan, Türk lirasına kalıcı geçiş için fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesinin önemli olduğunu söyledi.
Rezerv yönetimi yaparken ilk hedef enflasyonu düşürmek
Merkez Bankasının rezervlerine ve kurlara ilişkin bir hedeflerinin olmadığına dikkati çeken Karahan, “Rezerv yönetimi yaparken ilk hedef enflasyonu düşürmek. En önemli hedef. Neden? Çünkü biz bunu kalıcı şekilde yapabilirsek, rezerv problemi de ortadan kalkacak. Çünkü Türk lirasına rağbet artacak, ithalat makul seviyelere gelecek, cari açık daha makul seviyelere gelecek, belki cari fazla bile vereceğiz.” ifadelerini kullandı.
“Kar enflasyonu” konusunun son dönemde ortaya çıktığını ve tartışıldığını dile getiren Karahan, yapılan çalışmaları yakından takip ettiklerini söyledi.
“500 ve 1000 liralık banknotlara ihtiyaç var mı?” sorusu üzerine Karahan, bu kapsamda küpür kompozisyonunu farklı göstergelerle takip ettiklerini bildirdi. Üst banknotlara ihtiyaç olup olmadığının teknik analizler sonucu ortaya çıktığını belirten Karahan, bu konuda birimlerin çalıştığını söyledi.
Çeşitli merkez bankalarının rezerv işlemleri gereğince altınlarını farklı merkez bankalarında tutabildiklerini ifade eden Karahan, bu uygulamanın yaygın olduğunu anlattı.
Muhabir: Hülya Ömür Uylaş,Erhan Cihan Ünal