İSTANBUL (AA) – Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı (TYEK) tarafından, 20. yüzyılın büyük hattatlarından Özyazıcı’nın vefatının 60. yılına özel düzenlenen sergide, usta sanatçının matbu eserler için hazırladığı kapak yazılarından bir seçki sunuldu.
İstanbul Valisi Davut Gül, Eyüpsultan Kaymakamı Arslan Yurt, TYEK Başkanı Coşkun Yılmaz, Rami Kütüphanesi Müdürü Ali Çelik, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Ekrem Aytar ile geleneksel sanatlar alanında çalışan pek çok usta ve genç sanatçı, sergiyi gezerek yetkililerden bilgi aldı.
“Kitap kapaklarında yüzyıllar önce bırakılan eserleri görüyoruz”
Vali Gül, serginin açılışında emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür ederek, “Kitap kapaklarında aslında bizim her alanda yüzyıllar önce bıraktığımız eserleri görmüş oluyoruz. Hayvanlarla ilgili hastalıklardan tutun da insanlarla ilgili her alanda eserler bırakmışız. Medeniyet böyle bir şey.” değerlendirmesini yaptı.
Gül, şifahanede yapılan kitap restorasyonlarıyla, yıllar önce yazılan eserlerin bugüne ulaştığına dikkati çekerek, “Kitapların restorasyonunda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Adeta bir hastayı iyileştirir gibi, hastane mantığıyla emek harcıyorsunuz. Ben tekrardan hepinize teşekkür ediyorum. Rahmet-i rahmana kavuşan üstadımıza (Hattat Mustafa Halim Özyazıcı) Allah’tan rahmet diliyorum.” ifadelerini kullandı.
“Kapak yazıları az bilinen eserleridir”
Coşkun Yılmaz da vefanın nostaljik bir duygu değil, esas itibariyle insanın temel vasıflarını ortaya koyan, toplumu belli değerler etrafında birleştiren, geçmiş ve gelecek arasında köprü kurmayı hedefleyen, yapılan iyiliklerin yapılacak iyiliklere temel olmasını sağlayan bir anahtar olduğunu söyledi.
Vefanın, vefa gösterilenden ziyade gösteren için bir anlam ifade ettiğini vurgulayan Yılmaz, “Çünkü o yapacağını yapmış, amel defterini yaptığına göre açık veya kapalı bir şekilde bu dünyada bırakmış ve ebedi aleme göçmüş demektir. Biz ise bu yapılanı görerek hem kendi insani vazifemizi ve iyilik duygumuzu hem de bizden sonraki nesillere ‘eğer iyi şeyler yapıyorsak siz de bizi unutmayın’ deyişimizi vurgular.” değerlendirmesini yaptı.
Özyazıcı’yı “Türk hat sanatını 20. asır boyunca şahsıyla temsil eden en büyük isim” olarak vasıflandırılan Yılmaz, “Kitap kapak yazıları, az bilinen ve şimdiye kadar sergi veya müstakil bir çalışmaya konu olmayan eserleridir.” ifadesini kullandı.
Yılmaz, anma programlarının birden çok sebebi bulunduğunun altını çizerek, “Esas itibariyle maziden istikbale uzanan çizgide, bir sürekliliği sağlamak el ve gönül birliği temin etmek ve yaşadığımız zaman diliminde güçlü zeminlere basmak, güçlü istikbale yönelmek içindir.” dedi.
“Gecesiyle gündüzüyle hat sanatına bağlı bir kimseydi”
İslam sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Uğur Derman da konuşmasında Mustafa Halim Özyazıcı’nın hayatına, kişiliğine ve miras bıraktığı çalışmalara ilişkin bilgiler verdi.
Özyazıcı’nın pek çok yerde eserinin bulunduğunu dile getiren Derman, “Vaktini hiç boş geçirmeyen bir adamdı. O zamanlar televizyon yok, akşam evine gider radyosunu açardı. Mesela Hacı Arif Bey’in bir şarkısı çalınıyor, hemen kalemi eline alır ve o şarkının güftesini talik hattıyla yazardı. Bunu isteyen yok kendisinden ama kendisi hat sanatından kopmak niyetinde değildi, gecesiyle gündüzüyle hat sanatına bağlı bir kimseydi.” değerlendirmesinde bulundu.
“Hattın en güzel örneklerini vermiş bir üstadımızdır”
Hattat Mehmed Özçay ise Prof. Dr. Derman’ın Özyazıcı’nın yakın dostu olduğunu, yıllarca beraber bulunduklarını ve usta hattatla ilgili pek çok şeyi Uğur Derman’ın söylediklerinden ve yazdıklarından öğrendiklerini kaydetti.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin isminin mermer levha tasarımını yapmasıyla tanınan hattat Özçay, şunları anlattı:
“Ben ömrünü hat sanatına vermiş biri olarak Mustafa Halim Özyazıcı’ya çok şey borçluyum. Biz 1980’li yıllarda yazı öğrenirken, meşk ederken, o zamanlar Türkiye’de mahdut sayıda olan, hatla ilgili yayınlardan biri de Halim’in meşkleri, hat numuneleriydi. Halim Özyazıcı, hakikaten hattın bizdeki en büyük son iki temsilcisinden birisidir. Günümüzdeki bir hattat için Halim’in yazıları her zaman rehber mahiyetindedir. Hattın en güzel örneklerini vermiş bir üstadımızdır. Sadece Türkiye’yi kastetmiyorum, İslam dünyasındaki bütün hattatların Mustafa Halim Özyazıcı’ya bir minnet borçları vardır.”
Özçay, sergiyle birlikte ilk kez Mustafa Halim Özyazıcı’nın kitap kapakları için yazdıklarını bir arada görme imkanı bulduğunu dile getirerek, “Bir hattat gözüyle bu kapak yazılarını incelediğinizde, hakikaten her birinin bir sanat eseri olduğunu rahatlıkla müşahede ederiz, görürüz.” diye konuştu.
Etkinlikler kapsamında ayrıca Özyazıcı’nın Zeytinburnu’ndaki Kozlu Mezarlığı’nda bulunan kabri başında, Kur’an-ı Kerim okundu ve dua edildi.
“Zevk-i Selim Hatt-ı Halim” başlıklı Mustafa Halim Özyazıcı Kitap Kapakları Sergisi’nde, 20. yüzyılın en önemli hattatlarından olan usta sanatçının matbu eserler için hazırladığı kapak yazıları ile hat sanatının matbaa ile buluşmasıyla ortaya çıkan nadide eserleri beğeniye sunuluyor.
Hat sanatının inceliklerini keşfetmek ve Özyazıcı’nın sanat anlayışını daha yakından tanımak isteyenler için sergi, 1 Kasım’a kadar Rami Kütüphanesi içerisindeki Şifahane’de ziyarete açık olacak.
Mustafa Halim Özyazıcı hakkında
Hattat Mustafa Halim Özyazıcı, 14 Ocak 1898’de İstanbul’da dünyaya geldi. Aksaray Hususi Gülşen-i Maarif Rüşdiyesi’nde hat muallimi Hamit Aytaç’tan rik’a, sülüs, nesih ve divani yazılarını başlangıç seviyelerinde meşk etti.
Sanayi-i Nefise Mektebi’nde hat ile resim şubelerinde eğitim alan Özyazıcı, eğitimine 1915’te Babıali’de açılan Medresetü’l-hattatin’de devam etti.
Halim Efendi, Hasan Rıza Efendi ve Kamil Akdik’ten sülüs, nesih ve rik’a, Mehmet Hulusi Yazgan’dan ta’lik, tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer’den celi sülüs ve tuğra, Ferid Bey’den divani ve celi divani, Said Bey’den rik’a yazılarını öğrendi.
Yeniköylü Nuri Bey ve Bahaeddin Tokatlıoğlu’dan tezyini motifler üzerine ders alan Özyazıcı, yazılarını küçük yazdıktan sonra büyüterek yazma metodunu değil, daha yazıya başlarken provasız doğrudan celi kalemle ve çok süratle meşk etti. Mustafa Halim Özyazıcı, 30 Eylül 1964’te vefat etti.
Muhabir: Ahmet Esad Şani