TAHRAN (AA) – Selçuklular başta olmak üzere tarihe yön vermiş büyük devletlere başkentlik eden İsfahan, bu özelliğiyle yüzlerce yıllık birçok tarihi esere ev sahipliği yapıyor.
Tarihi dokusu, mimari yapıları ve sanatsal mirası sebebiyle yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği İran kentlerinin başında gelen İsfahan’da bu yapılar arasında, 12. yüzyılda Selçuklu devleti döneminde inşa edilen Ali Minaresi, ihtişamlı yapısıyla şehrin siluetine önemli katkılarda bulunuyor.
Büyük Selçuklu Devletinde 1118 ila 1157 yıllarında tahta oturan Sultan Sencer zamanında inşa edildiği tahmin edilen Ali Minaresi, yapım tekniği, mimarisi ve tuğla ölçüleri bakımından 12. yüzyıla tarihlendiriliyor.
Minarenin bitişiğinde bir camisinin olduğu ancak bu yapının yıkılması üzerine Safeviler zamanında yerine Mescid-i Ali adı verilen şimdiki caminin yapıldığı belirtiliyor. Minare, Meydan-ı Kohne adı verilen Selçuklular döneminde yapılmış meydanın ve döneminin en ihtişamlı yapılarından Mescid-i Cuma’nın yakınlarında Haruniye Caddesi üzerinde bulunuyor.
Aşağıdan yukarıya doğru incelen ve kısalan üç bölümden oluşan minarenin gövdesi üzerinde iki şerefe yer alıyor. Gövdesinde tuğlayla yapılmış geometrik örgüler görülüyor. Şerefelerin altında yarım yıldız formları yapılmış ve bunların üzerinde ise paralel kenar süslemeleri bulunuyor.
Bölgedeki en yüksek yapılardan
Minarenin gövdesi üzerinde dört kûfi kitabe kuşağı dikkati çekiyor. Bunlardan üçüncüsü sırlı tuğlayla oluşturulmuş. Kitabe kuşakları üzerinde Kur’an-ı Kerim’den sure ve ayetler ile Kelime-i Tevhid’e yer verilmesi de bir diğer detay olarak göze çarpıyor. Yazılar arasında kalan bölümlerde ise çokgenler ve aralarında yıldız motifleri işlenmiş.
Minarenin orijinal yüksekliği 54 metre civarında olduğu ancak zamanla yüksekliğinin 2 metre kadar azaldığı belirtiliyor. Şu anda caminin içerisinde yer alan minarede 160’tan fazla basamak bulunuyor. Aşağıdan yukarı doğru incelen mimarisiyle, minarenin en alt noktasındakinin çapı 6 metreyken minare yükseldikçe bu rakam küçülüyor.
Minare, İsfahan’daki diğer yapılarla karşılaştırıldığında önemli bir mimari simge olarak öne çıkıyor. Bölgedeki en yüksek yapılardan biri olan minare, kentin tarihi dokusunda oldukça dikkati çekiyor. Yapımında kullanılan taşlar ve mozaik süslemeleri, Selçuklu dönemi mimarlığının estetik anlayışını ve zarif işçiliğini gözler önüne seriyor.
Bu özellikleriyle Selçuklu Devletinin mimari mirasının önemli bir parçası ve İsfahan’daki en görkemli minarelerden biri olarak tarih sayfalarındaki yerini alan Ali Minaresi, korunmuş haliyle, geçmişin büyüklüğünü yansıtan ve geleceğe taşınan bir kültürel miras olarak yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.
“Camisi olmayan minareler”
Ali Minaresi hakkında AA muhabirine bilgi veren İsfahan’daki Kültürel Miras, Turizm ve El Sanatları Bakanlığı uzmanlarından Bahar Kerbelayi, Selçuklular döneminde inşa edilen minarenin Safeviler ve Kaçarlar döneminde aslı korunarak çeşitli restorasyonlardan geçtiğini anlattı.
O dönem bu bölgede her mahallede bir minare olduğunu ve bu minarelerin camisi olmadan inşa edildiğini aktaran Kerbelayi, “Bu mahallerin her birinin girişinde bir minare vardı. Bunlar günümüze ulaşmadı. Daha sonraları camiler yapılarak bu minareler bu camilerin bir parçası haline geldi.” dedi.
Minarenin ilk bölümünün üzerine Al-i İmran suresinden bir ayet yazıldığını, ikinci bölümün güzel desenlere sahip oyulmuş tuğlalardan oluştuğunu ve üçüncü bölümde ise minarenin etrafını tuğla süslemelerinin çevrelediğini aktaran Kerbelayi, şöyle devam etti:
“Kubbeli yapının iç yüzeyleri iki katta kapı ve kemerlerle süslenmiş, üst kattaki kemerler kare planı çokgene dönüştürmüş, kubbe ise bunun üzerine oturtulmuş. Kubbenin kaidesinde Kur’an-ı Kerim’den ayetler ve Hicri 929 tarihini içeren tam boy kitabe bulunur. Çini kaplıdır. Kubbenin ve güney revakının altında bulunan caminin kışlık gece odası, caminin yüzeyinden biraz daha alçakta inşa edilmiş olup mimari üslubu ilgi çekicidir.”
Muhabir: Ahmet Dursun