İSTANBUL (AA) – İstanbul’da oturan 4 çocuk annesi 51 yaşındaki Özgül, Kayseri’de bacağındaki kırık nedeniyle ortopedi doktoruna başvurdu. Bacağına protez takılmasını bekleyen Özgül, yapılan tahlillerin ardından böbreklerinde sorun olduğunu öğrendi.
Özgül’ün İstanbul’a döndüğünde farklı hastanelerde yaptırdığı tetkiklerde böbrek fonksiyonlarının yüzde 20’ye kadar düştüğü ortaya çıktı. Yalnızca hipertansiyon hastası olan ve hiçbir belirti hissetmeden yıllarca yaşayan Özgül’e, böbrek yetmezliği tanısı konuldu.
Yaklaşık bir yıl diyet ve ilaç tedavileriyle yaşamını sürdüren Özgül’ün böbrekleri zamanla yüzde 5 çalışmaya başlayınca, doktorlar çarenin nakil ya da diyalizde olduğunu söyledi. Özgül’e böbreğini vermek için ilk gönüllü eşi olsa da doku uyumlu çıkmadı.
Kadının imdadına 30 yaşındaki oğlu Yüksel yetişti. Yasemin Özgül, oğlundan yapılan böbrek nakliyle yeniden sağlığına kavuştu.
“İyi ki onun annesiyim, iyi ki benim oğlum”
Yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Yasemin Özgül, diyalize gireceği sırada çocuklarının “Biz verelim.” dediğini, oğlu Yüksel’in böbreğinin uyumlu çıktığını söyledi.
Çocuğu sayesinde sağlığına kavuştuğunu belirten Özgül, “Doktorlar çok sinsi olduğunu söylemişti. Hastaneye ‘Bacağımdan ameliyat olacağım ve geleceğim, hiçbir şeyim yok.’ diye gittim. Aslında öyle bir şey yok. İnsan mutlaka doktora gitmeli ve kontrol olup kendine bakmalı. Böbrek hastası olduğum için çok üzüldüm.” diye konuştu.
Özgül, çevresinde diyalize giren çok fazla insan olduğunu ve onları her gördüğünde hep çok üzüldüğünü anlatarak, “Aslında ben de aynı şekilde hastaymışım onlar gibi. Önceden tuzlu yiyordum, asitli içecekleri çok tüketiyordum. Nerede zararlı şey var onu yapıyordum. Bu dereceye geleceğimi bilemedim.” dedi.
Artık tuzlu yemediğini, tedavi evresindeki yasaklara uymaya devam ettiğini dile getiren Özgül, şu ifadeleri kullandı:
“Çocuklarımı kendi sağlığım için doğurmuşum gibi düşünüyorum. Kendi evladımı sağlığım için yetiştirmişim ve bu çok garip, değişik bir duygu. Oğlumdan böbrek alıp onu yarım bırakayım istemezdim ama yapacağım bir şey yok. Şimdi her konuda bütünüz. O olmasa sağlığıma kavuşamayacaktım ve sürekli diyaliz evresi geçirecektim. İyi ki onun annesiyim, iyi ki benim oğlum. Nasıl teşekkür edip, minnet edeceğimi bilmiyorum. Biraz ağrısı sıkıntısı olsa hemen üzülüyorum. O bana hiç belli etmiyor, şakalar yapıyor.”
“Söz konusu aile olduğu için düşünmeye gerek yok”
Annesi için donör olan Yüksel Özgül ise testlerin ardından kendisinin uyumlu olduğunu öğrendiğinde büyük sevinç yaşadığını söyledi.
Özgül, tek endişesinin hayatında ilk kez gireceği ameliyat olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Ameliyathaneye giderken, ameliyat elbisesini giyip gitmek biraz zordu. Onun dışında çok sorun yok. Öyle dert ettiğim hiçbir durum olmadı. Yaşadığım ekstra bir zorluk olmadı. Normal hayatıma devam edebiliyorum. Çift böbrek yaşamakla tek böbrek yaşamak arasında tabii ki bir fark vardır. Vücudum eskisi kadar atik değil ama yani normal. Çok bir şey kaybettim diyemem yani stabil devam ediyorum. Söz konusu aile olduğu için düşünmeye gerek yok. Annemin canı sağ olsun. Bu süreçte bir an olsun tereddüt etmedim. Şimdi iyice bütün olduk, artık benden bir parçayı da aldı.”
“Donörlerde herhangi bir problem olabileceğini öngördüğümüzde kabul etmiyoruz”
Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakli Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Halil Erbiş, Yasemin Özgül’ün kendi böbreğiyle hayatını idame ettiremeyecek durumda olması nedeniyle nakil ya da diyaliz gerektiğini dile getirdi.
Erbiş, Özgül için nakil önerdiklerini ve oğlundan alınan böbrekle çok başarılı bir operasyon gerçekleştirdiklerini belirterek, “Yasemin Hanım hiç diyalizle tanışmadan sanki eskisi gibi yaşamaya devam ediyor. Ara ara kontrole geliyor ve kullanması gereken ilaçları var.” dedi.
Donör için de normal yaşamın mümkün olduğuna işaret eden Erbiş, “Annesinin sağlığı onun için çok önemliydi ve kendisinin de tek böbreği alınmasına rağmen herhangi bir problemi yok. Zaten donörlerde herhangi bir problem olabileceğini öngördüğümüzde onları donör olarak kabul etmiyoruz.” diye konuştu.
Türkiye’de nakil bekleyen binlerce insan olduğunu anımsatan Erbiş, “Bunlar için her zaman canlı verici uygun olmayabiliyor. Bunun için kadavra bağışını artırmamız gerekiyor. Ülkemizde yüzde 90 civarında canlı vericili nakiller yapılıyor. Bunu tersine çevirmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Her 10 erişkinden biri kronik böbrek hastası”
Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Banu Erkalma da hastaneye başvurduğunda Özgül’ün böbrek hastalığının son seviyeye kadar ilerlemiş olduğunu belirtti.
Genel olarak ilk aşamada Özgül’ün bulantı, halsizlik ve iştahsızlık şikayetlerinin bulunduğunu anlatan Erkalma, şu ifadeleri kullandı:
“Böbrek hastalığı her zaman sinsi ilerler. Sinsice hastaya son döneme kadar belirgin semptomlar vermeden diyaliz aşamasına kadar getirebilir. Şeker hastalığı ve hipertansiyonu olan hastalarımız mutlaka düzenli uzman hekim kontrollerini ihmal etmemeli. Su tüketimine dikkat etmeli, tuz tüketimini belli oranda kısıtlamalılar. Diyetimize, egzersizimize mutlaka dikkat edeceğiz. Sağlıklı besleneceğiz, sigaradan uzak duracağız ve hekim tavsiyelerine uyacağız.”
Tüm dünyada 850 milyon kronik böbrek hastası olduğunu bildiren Erkalma, “Ülkemizde de her 10 erişkinden biri kronik böbrek hastası ve yaklaşık 70 bin diyaliz hastası var. Özellikle diyabetin, hipertansiyonun, obezitenin ve sağlıksız beslenmenin artışıyla da oranlar yıldan yıla artmakta. En seçkin tedavi, böbrek nakli. Her zaman ‘tuz kısıtlı’ diyete dikkat etmemiz ve günlük 2,5 litre sıvı alımına dikkat etmemiz lazım.” dedi.
Muhabir: Gökçe Karaköse