Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, TBMM’de Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, “Bugünden yarına bazı terör örgütü mensuplarının siyaset yapma hevesleri makul karşılanmamalıdır.
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, TBMM’de Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, “Bugünden yarına bazı terör örgütü mensuplarının siyaset yapma hevesleri makul karşılanmamalıdır. Şu anda aynı düşünce kapsamında olup da terör suçuna bulaşmamış, terörün bir mücadele yöntemi olmasını benimsememiş bir çok arkadaşımız siyaset yapmaktadır, dolayısıyla eli silahlı ve kanlı bazı aktörlerin de bu kutlu çatı altına girmesine asla müsaade edilmemelidir. Ulus devlet anlayışı algısı zayıflatılmamalıdır” dedi.
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında toplandı. Partilerin, komisyona kimlerin hangi kurum ve kuruluşların davet edileceğine ilişkin önerilerinin dile getirildiği komisyonda, DSP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Önder Aksakal, “Terörsüz Türkiye amacıyla ortaya konulan programın fikrini ortaya koyan siyasi anlayış tarafından, bu projenin detaylarını da ortaya koyan bir sunumun yapılması gerekiyor. Zira konu bizim açımızdan çok farklı bir boyutta gelişmektedir. Projenin başlangıç şartı sayın Cumhurbaşkanı tarafından tüm terör örgütlerinin silah bırakması ve tasfiyesi olarak açıklandığına göre bu konuda an itibariyle nasıl bir gelişme yaşanmıştır ki toplumsal iknanın yöntemi konuşulacaktır? Zira kendilerinin tasfiyesi beklenen örgütler yasal yapılar olmadığına göre yarın yeniden faaliyet göstermeye başlamayacakları konusunda bir güvence yoktur, bunlar yasal kurumlar değildir, kanunla kurulmuş değillerdir ki tasfiyeleri yasal olsun” dedi.
Teslim ve tasfiye sürecinin nesnel ve fiziki olarak yaşanmadıkça diğer konulara girilmesinin, hangi kurum ve kişilerle görüşülmesinin konuşulmasını gerçekçi bulmadıklarını söyleyen Aksakal, “Devlet yapması gerekeni yapmış, terör örgütü elebaşı tarafından ortaya konulan silah bırakma ve adalete teslim olunması çağrısının gereği gözle görünür bir şekilde gerçekleşmesi yönünde gerçekleşecek bir zaman kaybı Türkiye’nin kaybı olacaktır” dedi.
“Kürtler ve Türkler hiçbir zaman birbirlerine ve devletlerine düşman olmamışlardır”
Aksakal, Komisyonun 8 Ağustosta ikinci toplantısında İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın ‘ın yaptığı bilgilendirmelere de değinerek şöyle konuştu:
“Genel bir çerçeve kapsamında Türkiye’nin kırk yılı aşkın süredir uğraşmak zorunda bırakıldığı terör örgütünün tasfiyesi ve ülke gündeminden çıkarılması gerektiğine dair görüş ve düşüncelerini, buna dair yöntemlerin neler olabileceğine ilişkin de çözüm önerilerini Komisyonumuzla paylaştılar. Hedefine ve niyetine ‘Terörsüz Türkiye’ denilen ve icraata geçtiğinde ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ adı verilen bu yapının öncelikle şu konuda bir fikir birliği oluşturması zarureti vardır. Türkler ve Kürtler birbirleriyle düşman mıydı? Biz tarihimizin hiçbir döneminde bu topraklar üzerinde yaşayan insanların, hangi inanç ve etnik temele dayanırsa dayansın birbirlerini düşman olarak gördüklerine şahit olmadık. Tam tersi birbirleriyle evlenerek aileler kurmuşlar, iş ortamlarında ortaklıklar tesis etmişler, gerek vergisini vererek gerekse askerlik vazifesini ifa ederek, yeri geldiğinde bu topraklar uğruna canlarını feda ederek vatana ve devlete bağlılıklarını göstermişlerdir. Kısacası hiçbir zaman birbirlerine ve devletlerine düşman olmamışlardır.
Dolayısıyla, sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PKK terör örgütü ile mücadelesinde aralarında Kürt kökenli teröristlerin de olduğu uluslararası destekle saldırılarını planlayan ve yaşayanlar arasında yani Ermeni, Rum, Fransız, Arap, vs. diğer paralı askerlerle, vekil savaşçılarla bir mücadelenin geldiği aşamada mıyız? Bu çok iyi irdelenmeli. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin defakto olarak karşı karşıya bırakıldığı bu terör örgütü yani PKK bugün gelinen noktada artık işlevsiz kaldığını düşünerek kendini fesh edebilir. Bundan hiç kimse rahatsızlık duymaz, duyamaz, duymamalıdır. Ama olayı, ABD öncülüğünde sürdürülen yeni Ortadoğu planlaması içerisinde onların talep ve beklentileri düzleminde yürütmeye çalışırsak, bu Allah’ın gücüne gider.”
“MİT Başkanı’na sorduğum soruya yanıt alamadım”
İkinci toplantıda MİT Başkanına, “Suriye sınırına yakın bölgelerde yapmış olduğumuz binlerce konut ve işyeri bugün kimler tarafından kullanılmaktadır” diye bir sorduğunu ve yanıt alamadığını söyleyen Aksakal, “Sayın Milli Savunma Bakanımıza Süleyman Şah Türbesi eski yerine yeniden taşınacak mı diye sordum, kendileri taşınacak ya da taşınmayacak gibi bir cevap vermek yerine eski bölgesinin Türk askerinin gözetimi altında olduğunu söyledi” dedi.
“Anayasa değişikliği gerektiren durumlar ise ayrıca bir program çerçevesinde ele alınmalıdır”
Aksakal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu iradede terör örgütünün birtakım pazarlık taktiklerinden vazgeçmesi ve hadisenin doğru bir zeminde ve süreçte hedefe ulaşmasına katkı koyması gerektiğine dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Yani kayıtsız şartsız hafif-ağır tüm silahlar teslim edilmeli, zaman içerisinde KCK yapılanmasına dahil edilmiş PYD, YPG, SDG, PJAK vb. isimlerle Irak, Suriye ve İran’da konuşlandırılan diğer unsurlar da ülkelerine entegre olmalıdırlar. Bunlar sağlandıktan sonra; başta Üniversitelerin siyaset bilimcileri, güvenlik uzmanları olmak üzere terörden mağdur olmuş tüm kesimlerin yasal temsilcileri ve kurumsal yöneticilerine kulak verilmelidir. Ayrıca Her ne surette olursa olsun cezaevinden salıverilecek olanlara denetimli serbestlik kuralları çerçevesinde en az beş yıl siyaset yapma yasağı getirilmelidir. Denetimli serbestlik çerçevesinde her hafta ikamet ettikleri yere en yakındaki şehitlikte açılacak deftere güvenlik mensupları nezaretinde imza atmalıdırlar. Bu işlem ceza miktarı orantısında beş yıla kadar sürdürülmelidir. Bu işlem uluslararası ceza uygulamasına uygundur. Amaç kişiye vicdani hesaplaşma fırsatı vermektir. Salıverilenler en az beş yıl kamuda ya da Belediyelerde çalıştırılmamalıdır. Salıverilenlere denetimli serbestlik çerçevesinde en az beş yıl yurtdışı yasağı getirilmelidir. Salıverilenlere, yanan ormanların yerine yeniden orman dikiminde, tarım işçiliğinde, çalışma fırsatı verilebilir. Anayasa değişikliği gerektiren durumlar ise ayrıca bir program çerçevesinde ele alınmalıdır. Siyasi partiler ve seçim kanununda sadece teröristlerin yararlanacağı şekilde torba kanunu içinde değişiklik yapmak yerine, tümden Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu müstakil olarak yeniden düzenlenmelidir.
“Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi ile yaşama hayalini kendi zihinlerinde kuramayanlar varsa onlar bugünden ‘bölücü’ olarak toplum karşısında deşifre edilmelidir”
Yeni düzenlemede, siyasetin finansmanının şeffaf olması sağlanmalı, seçim barajları kaldırılmalı, örgütlenme, üye yazımı ve üyelik aidatları elektronik ortamda gerçekleşmelidir. Anayasamızın 76.ncı maddesinin ikinci fıkrası kimlerin nasıl siyaset yapabileceğine dair gayet net tanımlamayı ortaya koymuştur. Buna göre, ‘…terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler’ denilmektedir. Dolayısıyla bugünden yarına bazı terör örgütü mensuplarının siyaset yapma hevesleri makul karşılanmamalıdır. Şu anda aynı düşünce kapsamında olup da terör suçuna bulaşmamış, terörün bir mücadele yöntemi olmasını benimsememiş bir çok arkadaşımız siyaset yapmaktadır, dolayısıyla eli silahlı ve kanlı bazı aktörlerin de bu kutlu çatı altına girmesine asla müsaade edilmemelidir. Ulus devlet anlayışı algısı zayıflatılmamalıdır. Hatta bu saatten sonra beşikten başlayan süreçte yeni nesil bu bilinçle eğitilmelidir. Atatürk Milliyetçiliği, siyasetin omurgası olmalıdır. Tüm bu iyi niyetli ve Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi ile yaşama hayalini kendi zihinlerinde kuramayanlar da varsa onlar da bugünden ‘bölücü’ olarak toplum karşısında deşifre edilmelidir.”
haber: üç hilal tv