DUHOK (AA) – Yazın kavurucu sıcaklarından kaçan Iraklılar ülkenin kuzeyinde yer alan Duhok kentine akın ediyor. Serin havası ve yeşil doğasıyla ziyaretçileri ağırlayan Amediye ilçesi ise tarihi yönüyle dikkati çekiyor.
Türkiye sınırında bulunan Metina Dağları ile hemen karşısında sıralanan Gara Dağının arasında kalan, Metina’ya yaslanan kayalık bir tepeye kurulan şehir, kartal yuvası gibi bölgeye hakim konumda yer alıyor.
Kaleye benzeyen doğal kayalığın üstünde bulunan tarihi kent, yüz yıllardır askeri merkez ve yerleşim yeri olarak ön plana çıkıyor.
Tarihte patika yollarla ulaşımı sağlanan, modern çağda ise bir su kemerini andıran köprüyle ulaşılabilen Amediye’nin güzel doğası, Kubbehan Medresesi, şehir kapısı ve Ulu Camisi gibi tarihi eserleri, burayı önemli bir turizm merkezi haline getiriyor.
Amerikan Distractify sitesince “dünyada görülmesi gereken en güzel 30 ilçesi” arasında sayılan tarihi Amediye’de yaklaşık 1200 hane bulunuyor ve burada 6 bin kişi ikamet ediyor.
Kartal yuvasını andıran bu yerleşim yerinde toplam da 7 cami bulunuyor. İlçe halkı cuma namazları için daha çok tarihi Ulu Cami’yi tercih ediyor.
Amediye’nin en çok ilgi gören tarihi mekanı konusundaki Ulu Cami’nin tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Tanıtım kitabesinde bu mekanda “Mitra inancı”na ait izler bulunduğu, en önemli izlerin ise direk kemerleri ile merdivenleri olduğu ifade ediliyor.
30 metrelik minare
Hristiyanlığın bölgeye yayılması ile aynı mekan bu defa farklı bir inanç için ibadethane olarak kullanılmış. İslamiyet’in gelişiyle de bu tarihi mekan camiye dönüştürülmüş.
O tarihten bu yana cami olarak faaliyet gösteren ibadethanenin bahçesine girerken hemen sağda yer alan minaresiyle dikkatleri çekiyor.
Osmanlı döneminde 1534 ila 1570 tarihleri arasında Behdinan Emiri olan Hüseyin Veli döneminde inşa edilen minare, 30 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğinde.
İnce taş işçiliğinin bütün özelliklerinin görülebildiği minarenin kapı kenarları ise yıldızlarla süslenmiş durumda. Karşı tepelerden ilçeye bakarken de minare tarihi bir sembol olarak görülebiliyor.
Binadan tamamen bağımsız duran minarenin hemen ardından geniş bir bahçe, solda abdesthane, sağda çilehaneler yer alıyor. Güllerle bezenmiş bahçenin sonunda ise mescide giriş kapısı bulunuyor.
İşlemeli yüksek ahşap kapıdan girilen mescidin kıblesi hemen sol tarafta yer alıyor. Sağ tarafta ise merdivenlerle çıkılabilen ayrıca dışarıdan da ayrı girişi bulunan kadınlara özel namaz kılma alanı yer alıyor.
Kubbe, kemer, sütun, pencere gibi bölümlerde tarihin izlerini görmek mümkün ancak yüksek derecede sıva kullanımına bağlı olarak duvar, tavan ve pencerelerdeki işlemeleri görme imkanı bulunmuyor.
Kemerlerin bir kısmı Mitra ibadethanelerini andırırken bir kısmı ise Osmanlı-Selçuklu mimarisinden izler taşıyor.
İki dönümlük arazi üstüne kuru olan Amediye Ulu Cami, farklı taş kubbeleri ve bölümleri ile geniş bir ibadethane olarak tarihe meydan okurcasına ayakta ve hala ibadethane görevini devam ettiriyor.
Defalarca tadilatı yapılan caminin bugünkü haline en yakın durumun ise 1500’lü yıllardaki son hali olduğu ifade ediliyor.
Tarihi alanda çarpık yapılaşma
Etrafında 7 ayrı su kaynağı bulunan, dereler akan tarihi kentin uzaktan bakıldığındaki heybetli duruşu görsel bir şölen sunuyor.
Bu nedenle ilçeye bakan çevredeki yamaçlarda evler ve seyir terasları yapılmış. Ziyaretçiler ilçeyi önce uzaktan izliyor daha sonra içine girip geziyor.
Ancak tarihi ilçe de çarpık yapılaşmadan nasibini almış durumda. Bölgeye uygun olmayan inşaat yapıları, uygunsuz seyir terasları, dışarıdaki yüksek katlı otel yapıları gibi sorunlar çevrenin doğal güzelliklerine ve ilçenin tarihi yapısına zarar veriyor.
Türkülere konu olan, dünyanın birçok yerinden turistin ziyarete geldiği Amediye’nin çarpık kentleşme konusunda yetkililerin ilgisine muhtaç olduğu belirtiliyor.
Muhabir: Haydar Şahin,Emrah Akbulak