1492’de Kristof Kolomb’un Amerika kıtasına ulaşması, yalnızca yeni toprakların keşfiyle sınırlı kalmadı. Tarihçilerin “Kolomb Takası” olarak adlandırdığı bu süreç; bitkilerin, hayvanların, insanların ve hastalıkların karşılıklı geçişine sahne oldu.
Genellikle Avrupa’dan Amerika’ya taşınan ölümcül hastalıklarla hatırlanan bu dönem, aslında çift yönlü bir biyolojik değişim süreciydi. Amerika’dan Avrupa’ya geçen en yıkıcı mikroorganizmalardan biri ise frengiydi.
Amerikalı evrimsel biyolog Scott Travers, Forbes için kaleme aldığı yazısında frenginin kökenini ve Avrupa’da yarattığı etkileri detaylı şekilde anlattı.
BİR KAÇ AY İÇİNDE ÖLÜMCÜL OLDU
Tarih sahnesine ilk kez 1495’te Napoli kuşatması sırasında çıkan frengi, birkaç ay içinde ölümcül hale gelen, irinli yaralarla seyreden korkutucu bir hastalık olarak kayıtlara geçti. Avrupa’nın dört bir yanına yayılan bu hastalık, kısa sürede kıtayı etkisi altına aldı.
Travers’a göre frenginin kökeni üzerine iki temel teori bulunuyor. “Kolomb Hipotezi” frenginin Amerika kökenli olduğunu ve Kolomb’un 1493’te dönen mürettebatı tarafından Avrupa’ya taşındığını savunuyor.
“Ön Kolomb Hipotezi” ise hastalığın daha önceden Eski Dünya’da bulunduğunu, ancak ölümcül formuna çevresel veya genetik değişimlerle ulaştığını öne sürüyor.
Ancak günümüzde yapılan biyolojik ve paleopatolojik araştırmalar, Kolomb Hipotezi’ni destekliyor. Özellikle Amerika kıtasındaki 1492 öncesi yerli iskeletlerinde frengiyle ilişkili kemik lezyonlarına sıkça rastlanırken, aynı döneme ait Avrupa kalıntılarında bu tür izlere rastlanmıyor.
YILLARCA BELİRTİ VERMEYEBİLİR
Frengiye neden olan bakteri Treponema pallidum, mikroskop altında ince, sürekli titreşen bir tel gibi görünür. Bu yapısı sayesinde insan dokularına kolayca nüfuz edebilir.
Vücuda girdikten sonra yıllarca belirti vermeden gizlenebilir ve bağışıklık sisteminden kaçarak yeniden aktif hale gelebilir.
Kolomb’un Avrupa’ya taşıdığı bu bakteri, savunmasız bir nüfusa çarptığında kıtada hızla yayıldı. Yoğun şehirler, ordular ve genelevler hastalık için adeta birer sıçrama noktasıydı.
SAVAŞLARLA TÜM AVRUPA’YA YAYILDI
15. yüzyılın sonlarında Avrupa’yı sarsan İtalyan Savaşları, orduların hareketliliği sayesinde frenginin Napoli’den Fransa’ya, oradan Almanya’ya ve daha da ötesine yayılmasına neden oldu. Hastalığın ilk dönemlerindeki formu, günümüzdeki kronik halinden çok daha ölümcüldü. Travers’a göre bu durum zamanla evrildi. Çünkü evrimsel süreçte patojenlerin daha az ölümcül formları avantaj sağlar; ev sahibi hızlı ölürse mikrobun yayılma şansı azalır.
Modern frengi artık daha sinsi ilerliyor. İlk evrede genellikle ağrısız bir yara ile başlıyor. Yara iyileşse bile bakteri vücutta kalıyor. İkinci evrede tüm vücuda yayılan döküntüler, lenf bezlerinde şişme ve yorgunluk gibi semptomlar görülüyor. Hastalık yıllarca sessiz kalabilir ve geç evrede kalp, beyin, sinir sistemi gibi hayati organları tahrip ederek felce, körlüğe ya da ölüme neden olabilir.
1500’lerin başından itibaren frengi, Avrupa’dan Afrika ve Asya’ya, oradan da Amerika’ya yeniden yayıldı. Yani bu hastalık, doğduğu topraklara daha ölümcül bir şekilde geri döndü. Küresel ticaretin yaygınlaşması, frenginin dünyaya yayılmasını kolaylaştırdı. Penisilinin keşfine kadar frengi; körlük, düşüklere ve doğuştan gelen sakatlıklara yol açarak milyonlarca insanın yaşamını etkiledi.
Bugün bile Dünya Sağlık Örgütü, her yıl 7 milyondan fazla yeni frengi vakası bildiriyor. Hastalığa yol açan bakteri henüz laboratuvar ortamında tam olarak üretilemediğinden, biyolojisi hâlâ tam anlamıyla çözülebilmiş değil.
haber: üç hilal tv
























