TRAKAI (AA) – Trakai’de ikamet eden ve kültürlerini yaşatmak için
çabalayan Karay milletinden Ingrida Spakovskaja, AA muhabirine
hayatlarını anlattı.
Spakovskaja, eşinin de
kendisi gibi Karay olduğunu belirterek, “İki kızım var. Birinin adı
Dovleta, diğerinin adı Dinara. Dovleta, Türkçede kullanılan devlet
kelimesiyle aynı. Karaycada (Karaimce) imparatorluk ve devlet anlamına
geliyor.” ifadesini kullandı.
Hala Karayca
konuşanlar olduğuna dikkati çeken Spakovskaja, “Bu nedenle kültürümüz
yaşıyor ve yaşayacak. Annem ve ablam Karay dilini benden daha akıcı
konuşuyor. Ben küçükken evde konuşulan dil buydu. Dili kolayca
anlayabiliyorum, sadece konuşurken biraz zor.” dedi.
Spakovskaja,
Türkiye’yi ziyaretlerinde Karayca konuştuklarında kendilerini duyan
kişilerden aile büyüklerinin de benzer dili konuştuklarına dair geri
bildirimler aldıklarını anlattı.
Karayca birden ona kadar Türkçe ile aynı şekilde sayan Spakovskaja, dini inançları ve ibadetlerine de değindi.
Spakovskaja,
“Müslüman ya da Hristiyan değilim. Ben bir Karay’ım. Bizim kendi
dinimiz var. Kenesada ibadet ediyoruz. Ruslar Litvanya’yı ele
geçirdiğinde tüm dünyada kapanmayan tek Kenesa burada bulunandı.
Kenesada sadece Karay dilinde dua ediyoruz. Erkekler giriş katında,
kadınlar ise üst katta ibadet ediyor. Kenesaya başınızı kapatmadan
giremezsiniz. Ayrıca kollarınız da kapalı olmalı, vücudunuz
görünmemeli.” diye konuştu.
Dünyada çok fazla
Karay olmadığına dikkati çeken Spakovskaja, “Çünkü gerçek bir Karay
olmanız için ebeveynleriniz de Karay olmalı. Anne ya da babadan biri
Karay değilse çocuk da tam anlamıyla Karay sayılmıyor.” dedi.
Trakai’de
ikamet eden ve Karay ailenin işlettiği “Kiubeti” restoranında yaklaşık
beş yıldır çalışan Ugne Liucvaikyte de Karayların kültürlerini korumayı
çok önemsediklerini söyledi.
Liucvaikyte, bir
Karay’ın soyunun sürmesi için başka bir Karay’la evlenmesi gerektiğine
dikkati çekerek, çeşitli kültürel alışkanlıkların kendisini etkilediğini
ifade etti.
Örnek olarak Karayların cenaze
yemeğinde kesinlikle bıçak kullanmadıklarını sadece çatal
kullandıklarını, gerekirse yemeklerini elleriyle yediklerini anlatan
Liucvaikyte, “Bıçaklar keskin olduğu için kötülüğü temsil ediyor.” dedi.
Liucvaikyte,
Trakai’ye zaman zaman başka bölgelerden Karayların gelip gittiğini,
bunlardan bir kısmının Ukrayna ve Rusya’da yaşadığını kaydetti.
Karayların
10 ya da 20 yılda bir geniş katılımla toplandıklarını ve sonuncusunun
geçen yıl yapıldığını belirten Liucvaikyte, bu kapsamda 500-600 Karay’ın
Trakai’de bir araya geldiğini söyledi.
Liucvaikyte, bildiği Karayca sözcüklerden birinin “can” olduğunu ve bunun “ruh” anlamına geldiğini sözlerine ekledi.
Trakai ve Karaylar
Litvanya’nın
başkenti Vilnius’a yaklaşık 30 kilometre mesafede bulunan ve 14’üncü
yüzyılın sonunda Karayların yerleştiği şehir olarak bilinen Trakai’de
Karay kültürü yaşatılıyor.
Birçok kaynakta Türk Museviler olarak da geçen Karaylar, Türk dil ve lehçelerinden Karayca konuşuyor.
Savaşçı
kimliğiyle bilinen Karayların Litvanya’ya yerleşmesine sebep olan
kişinin ise Orta Çağ Litvanyası’nın en ünlü hükümdarlarından Vitautas
olduğu biliniyor.
Trakai’de bulunan Kenesanın da
dönem dönem halk tarafından ibadet için kullanıldığı ve 18’inci yüzyılda
inşa edildiği belirtiliyor.
Trakai’de müzelerde yer alan “ulus müzesi” ya da sokaklarda yer alan “meydan” gibi kelimeler dikkati çekiyor.
Ayrıca, bölgenin en ünlü hamur işi “kıbın” da çeşitli restoranlarda satılıyor ve turistlerden yoğun ilgi görüyor.
Muhabir: Murat Temizer

























